bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir veya birden fazla nükleer reaktörün yakıt olarak radyoaktif madde kullanarak elektrik enerjisi ürettiği tesistir. kömür santrallerine göre daha temizdir. ancak yüksek güvenlik önemleri altında ve kontrollü şekilde yapmalıdır. alanın en iyi ülkeleri rusya amerika japonya, fransa ve ingiltere'dir.
    2. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu konu benim mesleki alanım olduğundan uzun uzun anlatmak istedim. öncelikle nükleer santral'in ne olduğundan bahsedelim. nükleer santraller, nükleer reaktörün yakıt olarak radyoaktif maddeleri kullanarak elektrik enerjisinin üretildiği santrallerdir. çalışma prensibi ise şu şekildedir. reaktörlerden elde edilen enerjinin suya aktarılması sonucunda, suya yüksek miktarda enerji verilmiş olur. bu şekilde su faz değiştirerek sıvı halden, kızgın buhar fazına geçer. elde edilen kızgın buhar ise, jenaratörlere bağlı olan türbinlerden geçerek türbin mili üzerinde bulunan kanatları döndürür. bu şekilde erneji, elektirik enerjisine dönüştürülmüş olur. riskleri ise şu şekildedir. öncelikle şunu söyleyeyim, nükleer santrallerde kaynak olarak radyoaktif maddeler kullanıldığından dolayı, hiç bir nükleer santralin tam olarak güvenli olduğu söylenemez. eğer olur da ülkemizde nükleer santral yapılırsa, muhtemelen tüm kontrollerinin yapıldığı, tamamen güvenli olduğu vs söylenecek, inanmayın. bununla birlikte, düzgün çalışmayan, kontrolleri yapılmayan nükleer santraller çok çok büyük tahribatlara hatta felaketlere neden olabilir. olası sızıntılarda, patlamalarda ve benzeri durumlarda doğaya bol miktarda radyoaktif madde salınımı gerçekleşeceğinden dolayı gerçekten çok tehlikelidir. en ufak ihmale gelmez yani. ayrıca nükleer santrallerden çıkacak radyoaktif atıkların çevreye ulaşımı, rüzgarın ve yağmurun yardımıyla atmosferde taşınması, bir de denizlere, göllere ve toprağa karışımı şeklinde olur. doğa olaylarıyla bitki örtüsüne ve sulara karışan radyoaktif maddelerin insan vücuduna ulaşımı kolaylaşmış olur. ayrıca nükleer santrallerde yakıt olarak (bkz: uranyum 238) kullanılır ve atık olarak (bkz: uranyum 239) çıkar. uranyum 239 dediğimiz madde, bilinen adıyla (bkz: plutonyum)dur ve üst düzey zehirli bir kanserojendir. ayrıca doğada bulunma ömrü 250-300 yıldır. günümüz teknolojisinde ne yazık ki bu tarz radyoaktif atıkları bertaraf etmenin de bir yolu yoktur. bununla birlikle radyoaktif patlamalar sonucu açığa çıkabilecek bir diyer atık (bkz: stronsiyum)dur ve kan kanserine neden olur. bu madde de doğadan yaklaşık 280 yıl içerisinde kayboluyor. diyeceksiniz ki; madem bu kadar zararlı bu santraller, neden kullanılıyor? onu da şöyle özetleyeyim. nükleer santrallerde üretilen enerji kolaylıkla depolanabilir, elektrik üretiminde kullanılacak kaynaklarda çeşitlilik sağlanabilir. yani (bkz: sürdürülebilirlik) açısından gerçekten yararlı bir şey. bununla birlikte, iklim değişikliğine neden olan yani halk arasında dillerden düşmeyen küresel ısınmaya sebep olan karbonlu bileşikler co2, co3 ve benzeri gibi gazların emisyonuna sebep olmazlar. yani eğer düzgün işletilirse çevresel etkilere en az sebep olacak enerji kaynağı nükleer santrallerdir. ayrıca yukarıda da belirttiğim gibi, nükleer santrallerden üretilen enerji kolaylıkla depolanabilir. bu da enerji ihtiyacında dış ülkelere bağımlılığın neredeyse ortadan kalkması demektir. kısa bir özet geçmek gerekirse, eğer düzgün işletilirse nükleer santraller gerçekten verimli olan, çalışma potansiyeli yüksek olan santrallerdir. üretilen enerji temiz ve kullanımı kolaydır. ancak en ufak bir ihmalin sonucu felakete dönüşebilir. ee yaşadığımız ülke türkiye olunca, her türlü o ihmaller ne yazık ki olacak. bizim insanımız hiç bir zaman o sorumluluğu omuzlarında taşıyacak kadar bilinçli olmadı/olmayacak.
      0yazı müthiş ++ daha detaylısını da okumak isterim. - kendine sinayder 09.12.2016 10:46:44 |#2977984
      0teşekkür ederim, eğer merak ettiğin ve yardımcı olabileceğim bir şey varsa ekleme yapabilirim. - veynn 09.12.2016 10:49:26 |#2979061
      0öyle spesifik olarak değil de genel olarak merak ediyorum. konu ile ilgili bişeyler okuyayım istiyorum hep ama o kadar terimsel ve teknik kelimer oluyor ki hem bişey anlayamıyoruz hem sıkılıyoruz. teşekkür ederim. - kendine sinayder 09.12.2016 10:59:04 |#2979870
      butun yorumlari goster (4)
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      nükleer santraller aslında güvenli yerlerdir prosedürleri uygulandıkları sürece. çernobil felaketinin sebebi bir deneme sırasında oluşan ihmallikler zinciridir. yani öyle sanıldığı gibi bi anda nedensiz boom diye patlamamıştır. reaktöre verilen soğutma suyunun kapatılması durumunda reaktörün ne kadar dayanabileceği ölçülmek istenirken iletişim eksikliği ve yanlış insiyatif sonucu alınan kararlar yapılan hareketler reaktörün aşırı ısınmasına sebep olmuş ve patlamasına sebep olmuştur. japonya'daki sızıntının nedeni ise 9.0 büyüklüğünde 1 deprep. evet 9.0? bu büyüklükteki depremler için insanoğlunun elinde yapabileceği pek bir şey yok. ne kadar sıklıkla görülür, türkiye'de görülme ihtimali var mıdır? varsa yapılacak nükleer santral bölgesinde olma ihtimali nedir bunları göz önünde bulundurmak gerek. şimdi bi de bu işi ekonımik olarak ele alalım yani kendi alanımdan incelemek isterim. türkiye'de enerji neredeyse tamamen dışa bağımlı durumda. bu enerji şuan büyük oranda doğalgazla çalışan termik santraller ve hidroelektrik santrallerden sağlanmakta. diğer enerjilerin oranı maalesef çok çok az. doğalgaz için elimizde en büyük opsiyon rusya. rusyadan yaklaşık 27 milyar metreküp doğalgaz alıyoruz her yıl. irandan 10, azerbaycandan yaklaşık 7 milyar metreküp alıyoruz. toplamda 45+ milyar metreküp doğalgaz alımı yapıyoruz enerji için. bunu almak için en son rusya ile mavi akım projesi imzalandı. karadenizin altında bir boru sistemi. peki olası bir depremin bu boru hattında sızıntıya neden olması karadenizi ne hale getirebileceğini hiç düşündünüz mü? neyse zaten deniz amk at gitsin ne olacak der geçeriz. peki ya her yıl bize olan maaliyeti? her 5 yılda bir nükleer enerji santrali kuracak kadar para harcıyorsak bu doğalgaza? ve doğalgaz aldığımız en önemli iki ülke ile aramızda politik sorunların hiç bitmiyor olması? ve hatta bu ülkelerin müttefikimiz olan abd'nin tam karşısında olmaları? barajlardan bahsedelim bazıları için, türkiyedeki en uzun ömürlü baraj 50 yıl ömürlü. ve yapımı da bir hayli maliyetli. ekolojik dengeye verdiği zararı vicdanınıza bırakıyorum ben. ürettiği enerjinin ülke ihtiyacını karşıma düzeyi ise çok düşük. alternatif sürdürülebilir enerji kullanamaz mıyız? keşke kullansak.. güneş panreli birincisi. yalnız en büyük dez avantajı kapladığı alan. ve güneş panelleriyle nükleer santralden elde edilen elektrik elde edilmek istense bir ovayı panelle doldurmak gerekir herhalde. peki ya rüzgar? rüzgar arazi koşulları nedeniyle çok elverişli değil türkiye'de. sadece belirli bölgelerde var onlar da ülke geneline etkisi yok bölge halkı için. nükleer santral'in özelliklerini avantajlarını, dezavantajlarını veynn güzelce anlatmış okuyun üstteki entryi. benim bahsetmeme gerek yok. en yakın ermenistan'da bir nükleer santral var. ve ortadoğu'daki tek nükleer santral. üstelik teknolojisi bizden geride. eski bir santral yani. orası patlarsa eğer biz istediğimiz kadar çevreci olalım biz de etkileneceğiz o radyasyondan. çünkü 86'da çernobil patladığında radyasyon partikülleri iskandinav ülkelerinde bulundu. biz kurtulamayız yani.. ikinci bir kozu daha vardır nükleer santrallerin. savaş kozlarıdır tıpkı nükleer başlıklı füze gibi. bunlarda nükleer kalkanlardır. nükleer santral olan yerde savaşamazsınız. ne olacak ulan ölsünler diyemezsiniz çünkü çernobil örneğinde olduğu neredeyse bütün dünya etkilenecektir. nükleer santral patlatacak kadar aptal bir ülke yok dünyada. evet burası türkiye olabilir ama ekonomide bir deyiş vardır, risk almazsan kazanamazsın. bunca saydığım şeyin yanında en sürdürülebilir ve en efektif enerji kaynağı nükleer santraldir. kullanmak zorunda mıyız? değiliz elbette ama ekonomik olarak borç batağından kurtulmanın enerjiye harcanan parayı kesmenin en kısa yoludur bu. düzgün kullanıp yaşamak bize kalır kurarsak. kurmazsak da ekonomik olarak çok fazla ayakta kalacağımız söyleyemem. birilerinin televizyonlarda çok güzel bir ekonomimiz var tiyatrolarını izlemeyi bırakalı 1 yıldan fazla oldu. unutmayın, açlık ve yoksulluk da savaşa götürebilir bir gün. kısaca gelişmek için risk almak lazım... saygılar sevgiler not: çok uzun oldu okuyanlara teşekkürler şimdiden
    4. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün bu konuyu derse taşıdım. türkiye'de sanayicilik alanında önemli adımlar atmış kazım yalçınoğlu'na sordum. yazdığım enrtyi direk ona soru olarak sordum siz ne düşünüyorsunuz diye aldığım cevap hem üzücü hem de teşvik edecek derecede iyiydi. şöyle ki; "ülkemizde bu alanı destekleyen maalesef bir kaç grup var. biri de benim üye olduğum biri. bu konuda ülkemizde ciddi bir potansiyel var fakat bilgiye sahip kaliteli insan kaynağımız yok. bu eksikliği rusya ve japonya ile anlaşma ile kapatmayı planlıyoruz. nükleer santral yapımında türk firmalarının da malzeme tedarikinde ihalelere girebilecek. ancak 4 aşamadan sadece ilkine yani en basit malzeme tedarikine. 2., 3. ve 4. aşamadaki malzemeler, makinalar ve yazılımlara maalesef bizim bilgi birikimiz yok. ama bu bir fırsattır. bana sorarsanız ben direk 3-4 tane kurup en azından enerji bağımlılığını minimuma indirmek için ana kolon gibi düşünürüm nükleer santralleri. doğalgazı diğer enerji üretim kaynaklarını da b planı şeklinde entegre ederim sisteme. bu konuda türkiye atom enerjisi kurumumuz var mesela ama insan tutamıyor burası. çünkü saha yok. beyinler hep yurt dışına gidiyor. beyin göçünü önlemek için de güzel bir girişim olur. bu konuda maalesef odtü o konuya çok fazla destek vermiyor ancak itü ve hacettepe'de bu alanlara destek verenler var. kullanımına gelince arkadaşlar, evet usulünde kullanılmalı. teknolojisini bilerek kullanılmalı. ama bilmeden de olmaz ki açacaksın eğitim yerlerini öğreneceksin. yoksa yakalayamayız çağı falan. işte bu yüzden araştırın arkadaşlar, öğrenin; dil öğrenin.." daha yazacak çok konudan bahsettik ama nükleer santral ile ilgili kısmını yazmak istedim. kişisel görüşüm bu santrallerin kurulması atta üniversitelerde bölümlerinin açılması yönünde. gelişmek için bu risk alınması gerek hatta geç kalınmış bir risk diye düşünüyorum. ekonomi büyük adımlarla gelişir arkadaşlar dolar bozdurarak değil.
      0katılıyorum. - eskilerdenyumusakhacker 10.12.2016 01:08:49 |#2994651
    5. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türkiye'nin enerji bağımlılığı %70 lerde, elektriğin %60 ını, ihraç ettiğimiz doğalgazın %50sinden karşılıyoruz, ve ihraç ettiğimiz doğalgazın %60'ını rusya'dan geri kalan %40'ını azerbaycan ve iran'dan alıyoruz. bu bir ülke için oldukça kötü bir durum zira bir ülkeye enerji bağımlılığı en fazla %7 lerde olmalı. türkiye'nin enerji çeşitliliğine gitmesi gerekmekte, çeşitliliği de, 3 ülkeden değil mümkün olduğunca çok ülkeden enerji ihraç edip hepsine bağımlılığı en aza indirgeyerek sağlamalı. putin'e güvenmemek lazım, bu adam avrupa'nın doğalgazını 3 gün kesmiş bir adamdır. fransa nükleer enerji konusunda dünya devi, adamlar elektrik ihtiyacının tamamını nükleer enerjiden çıkarıyor sebeb olarak 1973 petrol krizisonuçlarına bakabilirsiniz. kendimizi sağlama almamız lazım, yoksa birgün kötü patlayacağız. edit: imla
      1aynen öyle b planı olarak ikinci bir ülke ile anlaşmak yerine ikinci bir enerji üretim şeklimiz olmalı :) - harold finch 10.12.2016 01:21:14 |#2996479
      0özellikle elektrik ikincil enerji kaynağı olduğu için çok önemli bir husus, türkiye bu durumu halletmek için kayagazı depoluyor diye biliyorum ama olması gerekenin çok altında - mumyax 10.12.2016 01:23:22 |#2996868
    6. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben yapılması taraftarıyım ama türkiye'ye yapılsın istemiyorum. biz bu santrali adam gibi muhafaza edemeyiz.yani bunu yapan şirketin çokta dikkatli olacağını zannetmiyorum.zaten açlık sınırında yaşıyoruz,birde santral için para dökmeye gerek yok. şimdi aranızdan iki tane sivri çıkıp oluşacak iş olanakları ve istihdamdan bahsedeceklerdir.onlara bir özet geçeyim.ortalama 400-700 arasında işçi çalışır. (bkz: asgari ücrete zam yapılsın) (bkz: ayranın yok içmeye faytonla gidersin sıçmaya) santral yapılacağına işçiye zam verilsin. nükleer enerji santrali,enerji ihtiyacını çok über bir şekilde karşılayan bir sistemdir lakin türkiye henüz bunu adam gibi işletecek güce sahip değil. japonlar bile hata yaptı.türkler o radyoaktif maddeyi ekmek araası yapıp yemeye çalışır.
    7. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      biz nükleer santral istemiyoruz derken dışa bağımlı yaşayalım demiyoruz. fransa gibi elektriğimizin tamamını nükleer santralden üreteceğimize danimarka gibi rüzgar güllerinden üretelim diyoruz.
      0keşke dediğin o kadar basit olsa rüzgar gülü'nü etkileyen bir çok faktör var türkiye belli bölgeleri dışında yapılmıyor yapılamaz. - isengard tekelcisi 10.12.2016 12:17:16 |#3026007
      1çok iyi biliyorum nedenleri. ki yaşadığım yerin yakın yerlerinde 60 adet var. neden 600 adet değil. bunu düşünüyorum. - galvaniz 10.12.2016 12:19:05 |#3026081
    8. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün abim gibi sevdiğim bir akrabamızla tartıştığım konu. ne yaptımsa olmadı. derdimi anlatamadım dicem de gayet de güzel anlattığımı düşünüyorum. onun dediklerini sonuna kadar dinledim. hak verdiğim tek şey nükleer santralin olağanüstü bir enerji ürettiği. onun dışında söylediği her lafı sadece lafügüzaf. nükleer santral konusuna gelirsek; tamam hatrı sayılır bir enerji ürettiği yadsınamaz bir gerçek. ama gel gelelim başka gerçekler de var: üstlendiği enerji üretimi bildiğimiz su veya yakıt santrallerinden farklıdır. ısıyı elde etmek için nükleer reaktör (yani atomu) parçalandığı zaman açığa çok büyük enerji çıkaran ağır radyoaktif element olan uranyum'lu sistemler kullanır. bu sistemde uranyum elementinin atom çekirdekleri parçalandığı için bu enerjiye nükleer enerji denir. bu sistemde zararlı olan nükleer enerjinin kendisi değildir. ama eğer bu enerji bir şekilde açığa sızarsa doğa ve dolayısıyla da insanlık için çok büyük radyasyon tehlikesi taşıdığı için, oldukça tehlikelidir. nükleer santrallerde elde edilen buharın ısı enerjisi türbinde mekanik enerjiye ve mekanik enerji de jeneratörlerde elektrik enerjisine dönüştürülerek elektrik üretilir. bütün nükleer reaktör tiplerinde bölünmeden açığa çıkan enerji buhar üretiminde kullanır ve bu buhar üretimi doğrudan reaktörün korunda ya da buhar üreteçlerinde yapılır. ağır radyoaktif (uranyum gibi) atomların bir nötronun çarpmasıyla daha küçük atomlara bölünmesi (bkz: fisyon) sonucu çok büyük miktarda enerji açığa çıkar. yani nükleer santraller uranyumu fisyon yöntemiyle parçalar. tabi bu parçalanma reaktörlerin içinde gerçekleştirilir. ama uranyum tehlikeli bir element olduğundan bu işlem çok özel kalkanlı bölümlerde gerçekleştirilir ve ömrü biten kapsüller de daha sonra atılmaz, özel koşullarda saklanır. nükleer santrallerde, nükleer maddelerin çevreye bırakılmamasını ve aynı zamanda nükleer reaksiyon sonucunda oluşan ısının her durumda reaktörden alınmasını garantiye alacak şekilde birçok güvenlik önlemi alınmaktadır. nükleer maddelerin dışarıya salınmaması için kademeli koruma önlemleri vardır. oluşan ısı fazlalığının alınması için yine kademeli aynı zamanda da yedekli sistem ve bileşenler kullanılır. nükleer yakıt (yani uranyum), seramik formunda, yaklaşık 1 cm çap ve yüksekliğinde silindirik parçaların arka arkaya dizilmesiyle yine silindirik biçimde kapalı sızdırmaz tüpler içindedir. bu tüplerin binlercesinin, aralarından soğutucu suyun geçmesine izin verecek şekilde bir araya getirilmesi ile de reaktör kalbi oluşturulur. tabi bu kalp paslanmaz çeliktendir ve yapılan bir basınç kabının içinde bulunur (basınçlı veya kaynar sulu reaktörlerde). basınç kabı ve buna bağlı sistemler ise reaktör korunak binası denilen betondan yapılmış kubbemsi yapının içinde bulunurlar. dolayısıyla, yakıt içinde bulunan radyoaktif maddelerin dışarıya salınmalarını, seramik yakıt, yakıt tüpü, basınç kabı, çelik gömlek ve beton korunak binası, kademeli olarak engellemiş olurlar. bu devir daimi kontrol altına almak ya da durdurmak için yakıt çubuklarının arasına kontrol çubukları yerleştirilir. bu kontrol çubukları, açığa çıkan nötronları absorbe eder. reaktör eğer devre dışı bırakılmak isteniyorsa da söz konusu kontrol çubuklarının aktif hale getirilmesi gerekir. bu sayede yeni atom çekirdeği parçalanmalarının önüne geçilir ve reaktör soğumaya başlar. ancak bu soğuma, reaktörün kapasite ve enerji üretim miktarına bağlı olarak belirli bir zaman alır. zamana ihtiyaç olduğu kadar soğumanın devam edebilmesi için elektrikli pompaların su devir daimini kesintisiz olarak devam ettirmesi gerekir. o sırada eğer elektrik kesintisi olursa durum hiç olmadığı kadar kritik bir hal alır. reaktördeki basınç ve sıcaklık artmaya devam eder. buna bağlı olarak da acil durum kalp soğutma sistemi devre dışı kalır eğer bu süreç durdurulamazsa yüksek basınç ve aşırı ısınma nedeniyle nükleer yakıt çubukları da büyük hasar görür. hatta tümüyle tahrip olması da mümkün. bu tahrip sürecine de nükleer eri̇me denir. buradaki tehlike tam olarak şu; eğer çeşitli nedenlerle bu koruma sisteminde, (özellikle yakıtı soğutma sisteminde) arıza meydana gelirse, yakıt ısısı istenen düzeyde tutulamaz. bu durumda kapsüllerdeki enerji had safhaya ulaşarak patlamaya yol açar. sürekli artan enerji kapsülleri de eritirse, uranyum suya ve çevreye yayılır ve en önemlisi etrafa müthiş derecede radyasyon yayılır. nükleer erime durumunda, yakıt çubuklarının muhtevası, yani uranyum ve parçalanmayla ortaya çıkan cesium gibi radyoaktif parçacıklar reaktörün kalbine sızar. bu reaktör içinde kontrol edilemeyecek nükleer patlamaların yaşanmasına sebep olur. patlamalarda, reaktör içindeki ısı ve basıncın daha da artmasına yol açabilir. eğer bu süreç de kontrolden çıkarsa, o zaman reaktörde olabilecek en büyük patlama gerçekleşir. bu da sınırları belirsiz koskoca bir arazi için kelimenin tam anlamıyla kıyamet demek. etkilenecek olan arazinin boyutunu siz düşünün. yaklaşık 25 yıl önce çernobil nükleer santralindeki patlama da aynen bu şekilde meydana gelmişti. böyle bir patlamanın ardından reaktördeki tüm radyoaktif parçacıkların atmosfere karışmasını önlemenin bir yolunun olmadığı çernobil faciası ile gözlemlendi. i̇şte dünya o zaman anladı. kontrolü bir kez kaybedince gerçekleşecek ölümcül sonuçlar kaçınılmaz. kaş yapayım derken gözü çıkarmayı geçtim, beyni çıkartıp dağıtmaktır bu. bu işin şakası yok. keza fukuşima nükleer santrali'nde de benzer bir felaketin meydana gelmesi için hemen hemen tüm koşullar gerçekleşmiş durumda. oradaki olay insanlara daha fazla ibret verici oldu. çünkü oradaki insanlar kontrolü tam anlamıyla kaybetmedi. depremin ardından elektrik kesintisi meydana geldi ve bunun sonucunda dizel elektrik jeneratörleri de çalıştırılamadı. kaldı ki, jeneratörler devreye girse bile çalışma süresi son derece kısıtlı olacak. yani illa kontrolü kaybetmeye gerek yok. doğal herhangi bir afette o nükleer santrala en ufak bir zarar gelirse bunun geri dönüşü neredeyse imkansız. ama söz konusu japonya olunca bu elektirik kesintisini gayet başarılı idare ettiler. zannımca böyke bir durumu da yalnız japonlar idare edebilir. çok değil, sadece on saniye boyunca bizde böyle bir hadisenin vuku bulduğunu düşünün. sizce durumu güzelcene idare edebilir miyiz? (sanmıyorum.) fukuşima'da reaktör suyunun ısısı sürekli arttı. buharlaşmaya başlayan su, reaktör içindeki basıncın da yükselmesine neden oldu. vanalar açılarak hafif radyoaktif buharın bir bölümü dışarı verilmeye çalışıldı ancak bunda sadece kısmen başarılı olundu. eğer nükleer erime gerçekleşseydi ve reaktörde patlama meydana gelseydi, bunun olumsuz sonuçları sadece japonya'yı etkilemekle kalmazdı. aynı zamanda tüm pasifik bölgesi, büyük bir nükleer facianın eşiğine sürükler. tabi kötü olasılığın haşa devam ettiğini hatırlatmakta fayda var. japonlar durumu hala idare ediyorlar, durumu hala toparlayıp düzeltemediler. eski haline döner mi? dönerse bu kaç yık sürer? türevi soruların cevaplarına süreçte kavuşuruz. tüm bunlar olurken ve her şey aslında gün ışığı gibi ortadayken ülkemizde hala nükleer santral isteyen siyasiler ve onları at gözlükleriyle destekleyen büyük bir güruh var. diğer yanda da; bu vahim olaylardan ibret almış, denizin gel-git hareketinden bile elektirik üreten fransa ya da denizin ortasında devasa rüzgar panelleri yapmış hollanda var. bizim üç tarafımız denizlerle çevrili. baktığımız zaman rüzgar, deniz ve güneş enerjisi avucumuzun içinde. bunlardan mahrum olan adamlar mercekli devasa aynalar yapıp gün ışığını elektirik olarak depo ediyorlar. ya da çöpleri yakıp elektirik üretiyorlar. biz niye elimizdeki onlarca doğal ve sıfır risk taşıyan imkanınız varken hala nükleer diye sayıklıyoruz? hayır hangi işi adam akıllı yapıyoruz ki nükleer santrali adam akıllı kontrol edelim? oldu olacak nükleer santrali adana'ya kurun da açılışını yapamadan yerle yeksan olalım. edit: imla